Neden bu başlık? Çünkü mükemmeliyetçi bireyler denilince aklımıza ilk olarak, yapılan her işin kusursuz yapılmaya çalışılması, orta yolun neredeyse hiç olmadığı ‘ya hep ya hiç’çi bir yaklaşım geliyor… Aslında mükemmeliyetçilik iki ucu keskin bir kılıç gibidir: Dünyanın en yüksek dağına tırmanmak isteyip, ayağınızın hiç toz olmamasını istemek gibi… O zaman hedef dağın zirvesi olmaktan çıkıp, umutsuz bir erişme çabasına döner ve bu ruhsal anlamda pek çok olumsuzluğa yol açabilir.
Mükemmeliyetçilik Nedir?
Mükemmeliyetçilik genellikle en iyiyi yapma çabasıyla karıştırılır. Oysa sağlıklı bir şekilde elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışmakla mükemmeliyetçilik arasında fark vardır. En iyiyi başarmak için çaba gösterenler başarılı olmak ya da hedeflerine ulaşmak için gösterdikleri bu çabadan zevk alırlar. Mükemmeliyetçi kişiler ise hiçbir zaman ve koşulda hata yapılmaması gerektiğine inandıklarından kendilerinden ve yaptıklarından sürekli kuşku duyup, kaygı içinde yaşarlar.
Gordon H. Flett ve Paul L. Hewitt (2002) üç çeşit mükemmeliyetçilik tanımlamıştır:
- Kendine yönelik: Ulaşılması olanaksız ve gerçek dışı standartlar belirleme eğilimi. Kişi kendisine son derece yüksek beklentiler dayatır, hata kabul etmez ve sürekli olarak kendisini eleştirir.
- Başkasına yönelik: Belirlenen gerçek dışı ve yüksek standartlara başkalarının uymasını bekleme eğilimi. Bu kişiler başkalarına iş veremezler, yaptıklarını beğenmez, sürekli hata bulurlar. Genellikle öfke ve doyumlu ilişki kuramama sorunları vardır.
- Sosyal beklentiler: Başkalarının kendilerinden ulaşılması olanaksız beklentileri olduğu inancı. Bu kişiler çevrelerinden onay ve takdir görmek için çok yüksek standartlara ulaşmaları gerektiğine inanırlar. Genellikle öfke, standartlara ulaşamadıklarında depresyon ve başkaları tarafından yargılanma korkusu duyduklarında da sosyal kaygı sorunları vardır… (www.burem.boun.edu.tr)
“Mükemmeliyetçilik” Çağın Problemi mi?
Mükemmeliyetçilik bu çağın problemi mi yoksa hep vardı ama şekli şemali mi değişti? Bizce hep vardı, çünkü “boğulacaksan büyük denizde boğul” gibi sözler çok yabancı değil sanırım… Bu çağda farklı olan ise insanoğlunun her gün pek çok alanda geliştikçe, sınırları daha da zorlama isteği… Bunun okullarda, bilimde, sanatta vb. bitmek bilmeyen bir yarış havası içinde yansıtılması…Mükemmeliyetçilik ile neredeyse anaokulunda tanışıyoruz artık. Çocuğun boya kalemini tutabilmesi ve resmi boyayabilmesi değil çizgileri hiç taşırmadan boyayabilmesi önemli… Ya da 85 almak ile 95 almak arasında bir uçurum var neredeyse…
Mükemmel Çocuklar
Her anne baba çocuğunun hayatta başarılı olmasını, derslerinin iyi olmasını, spor yapmasını, sosyal etkinliklerde bulunmasını ister. Çocuk sosyal ve akademik hayatın içinde var oldukça duyulan haklı gurur oldukça güzel bir duygudur… Bu süreç içinde eğer anne babalar aşırı mükemmeliyetçi bir tutum içine girerlerse, bu tutumun yaratacağı sonuç “mükemmel” bir çocuk değil, “mükemmel” olamama kaygısı taşıyan ve bu kaygı büyüdükçe, gitgide kısır döngü haline gelen “mükemmelim – değilim” çatışmasına yenik düşen bir birey olacaktır. Bu nedenle çocuğunuza her şeyi iyi/yapması yerine az ama istediği zevk aldığı uğraşları olması; akademik başarının da inişli çıkışlı zamanları olabileceğini anlaması ve hata yapmadan öğrenmenin gerçekleşmeyeceği yönünde telkinlerde bulunuyor olmanız mükemmeliyetçi tutumla beraber gelecek olası kaygı, korku, depresif yapılanmaları önleyici olacaktır.
Mükemmeliyetçilikle Baş Edebilmek İçin Öneriler/Önemli Noktalar
Ailelere…
- İlk dikkat edilmesi gereken şey kendi hayatlarınızda gerçekleştiremediğiniz hedefleri, hayalleri çocuğunuzdan beklememek onun sizden ayrı bir birey olduğunu kabul etmektir.
- Çocuğun becerilerine, yeteneklerine ve yaşına uygun beklentiler içine girilmeli; çocuğa taşıyabileceğinden fazla sorumluluk yüklenmemelidir.
- Eleştirilerin yapıcı olmasına, çocuğun kişiliğine değil, davranışına yönelik eleştiriler yapmaya özen gösterilmelidir.
- Dağıtmanın, kirletmenin zaman zaman eğlenceli olabileceğini gösterebilmek ve bu konuda model olmak önemlidir.
- Hayatta her zaman tek plan değil A,B,C planlarının da olabileceğini hem söylemek hem de kendi hayatınızdan örneklerle çocuğunuza model olmanız işe yarayacaktır.
- Son olarak ise kendi mükemmeliyetçiliğinizle çocuğunuzun başarılarını, planlama ve organizasyon becerisini birbirinden ayırabilmek; her çocuğu kendi yeterliklerine ve yaşam hızına göre değerlendirmek önem taşımaktadır.
Eğitimcilere…
- Her çocuğun kendi içinde tek ve biricik olduğunu göz önünde bulundurarak, sistemin getirdiği “yarışma” ortamından çocuğun asgari düzeyde etkilenmesine çalışmak,
- Başarıları kendi içinde değerlendirip, kıyaslamaya gitmemek… Okul panolarına asılan not çizelgeleri, performans sınavları vb. gibi uygulamalardan kaçınmak,
- Mükemmeliyetçi çocuğun rasyonel düşünce yapısını pekiştirmeden daha çok altta yatan duygulanıma yönelik açıklamalar yapmak,
- Hata yapmanın, başarısız olmanın vb. normal olabildiğini gösterebilmek adına mutlaka model olmak,
- Her zaman en iyiye değil zaman zaman ortalama başarılara da övgü vermek ve ödüllendirmek,
- Ebeveynlerin istekleri, çocuğun yeterlikleri ve akademik/sosyal başarı arasındaki sınırları uygun şekilde muhafaza edebilmek ve olası bir durumda çocuğun yanında yer almak ve koşullara bağlamaksızın güven duygusunu pekiştirmeye çalışmak okul sisteminde dikkat edilebilecek noktalardır.
Comments are closed.