Duygular üzerine çalışmak zor bir süreç. Yeni bir danışan, yeni bir aile ya da yeni bir okul ile çalışmaya başladığımızda tüm odak noktamız bu yeni sistemi anlamaya yönelir. Bu güçlü bir konsantrasyon, açık bir iletişim, bilgi, deneyim ve diğer mesleki becerileri kullanmak anlamına gelir. Bizler duyguları, ruhsal işleyişi, davranışları etkileyen motifleri anlamaya çalışırız. Terapi odasında ya da atölye çalışmasında bunu yapmak bizim işimizdir. Profesyonel sınırlar içerisinde, gerekli becerileri kullanırız. Ama günlük hayatımızda işler tam olarak böyle gerçekleşmeye bilir. Yani sanılanın aksine psikolojik danışmanlar, psikologlar dünyanın en sakin, en mutlu, en mantıklı ya da en iyi çözümlerini bilebilen kişiler değildir. Çünkü aslında böyle dört dörtlük biri olmak mümkün değildir.
Dolayısıyla da itiraf etmek gerekirse eğitim ya da görüşme süresince karşımızdakini anlamaya odaklanıp empati kurmaya çalışmak çok zor gelmezken akşam evde aynı anlayışı ailemize göstermek bazen zor olabiliyor. İşte bu noktada “terzi kendi söküğünü dikemiyor” diye geçiyor içinizden. Bildikleriniz, öğrendikleriniz, insanlara aktardıklarınız bir anda uzaklaşıyor gibi oluyor. Aslında çok normal ve insani olan bir süreç için kendinizi yadırgar ve yargılar duruma gelebiliyorsunuz sıklıkla. Çünkü hayat kitaplardaki gibi değil, çünkü duyguları ve düşünceleri her zaman fark etmek ve ifade etmek mümkün olamayabiliyor.
Ama diğer yandan bazen öyle anlar oluyor ki hayatta iyi ki öğrendiğim becerileri öğrenmişim, iyi ki onları kendi hayatıma da aktarabilmişim diyor insan. Dün tam da böyle bir an yaşandı bizim evde. Uzun yıllardır bizimle olan yardımcımızın artık bizimle olamayacağını kızıma söylemek zorunda kaldım. Böyle konuşmalar çok zordur, çünkü hem kendi duygularınız hem de karşı tarafın duyguları karışır işin içine. Üzücüydü gerçekten. Önce pek bir şey söylemedi, tepki vermedi kızım. Sonrasında yatağına yatınca ağlamaya başladı. Hep böyle olmaz mı zaten yatağa yatınca üşüşü verir bütün düşünceler. Önce dinledim, sonra onun duygularını anlamaya çalıştım, kendi duygularımı paylaştım (İtiraf 1: Biraz sansürledim ve kontrol etmeye çalıştım kendi hislerimi), sonra bu üzüntünün zamanla geçeceğini söyledim “Nereden biliyorsun?” dedi “Çünkü duygular değişirler” dedim (İtiraf 2: Bu İkinci Adım Programı ders içeriklerinden bir alıntı). Önce daha çok ağladı “Hayır değişmeyecek, ben onu hep hatırlayacağım, kalbimde benim için en özel kişi olacak” dedi. Ben de “Elbette hep aklımızda, kalbimizde olacak ama hep şu andaki kadar üzgün kalmayacaksın” dedim. Sonra biraz daha konuştuk. Ben iyi geceler deyip odasından çıktım, arkamdan seslendi “Anne haklıymışsın duygular değişiyormuş gerçekten, şimdi o kadar üzgün değilim”. Çok rahatladım (İtiraf 3: Üzüntünün zaman zaman geri geleceğini söyleyemedim o anda). İşte dedim terzinin kendi söküğünü dikebildiği de oluyormuş demek ki.
Comments are closed.