Oğlum henüz 4 yaşındaydı, kızım ise yeni doğmuştu. Bir haftasonu. Üçümüz yalnızız. Haftasonu zorlu geçmesin, olay çıkmasın diye düşündüğümü hatırlıyorum. Hava güzel, bir bahar ayı… Arkadaşlarla piknikteyiz. Kızım uyuyor, oğlum eğleniyor. Gözümde koca bir çocuk. Ne de olsa çevremdeki tüm arkadaşlarımın çocuğundan büyük, koca adam??
Pikniği kazasız, gülücüklerle bitirmek üzereyiz. İçimde haklı bir gurur. Kahvemden bir yudum alıp, arkadaşlarımla sohbete devam ediyorum. O anda kafamdan aşağı su boca ediliyor. Donup kalıyorum. Kızgın olduğumu hissediyorum, oğlumun olduğunu varsayıp bir anda dönüyorum ama o da ne… beni ıslatan oğlum değil, arkadaşımın oğlu (henüz 2 yaşında). Gülümsüyor, nazik bir şekilde durmasını rica ediyorum. Ama kalbimde minik bir pıt, küçük bir kırılma. Ya beni ıslatan oğlum olsaydı. Ona bu kadar nazik bir tepki verebilecek miydim? Neden o an (yanlış bir şey yaptığını düşündüğümde) kendi çocuğuma da başkasının çocuğu gibi şefkatli yaklaşmama ihtimali vardı?
Çocuklarımızın hatalarına karşı neden bu kadar tepkiliyiz?
Çocuklarımız; koşulsuz sevdiğimiz, mutluluklarını istediğimiz, uyurken uyansa diye beklediğimiz, her gün mutlulukları için şükrettiğimiz, gülümsemeleri içimizi ısıtanlar…
Şu nokta yanlış anlaşılmasın; çocuklara hayatı öğretmek gerekiyor. Tabii ki kural ve sınır getirmeli, hayatta her şeye izin olmadığını fark etmelerine alan tanımak lazım. Ama sevgi ve şefkat dilini kullanarak bu çerçeveyi sağlamak önemlidir.
Haim Ginnot’un belirttiği gibi “çocuklar ıslak birer çimento gibiler, onlara söylenenler, onlara karşı davranışlar onlarda izler bırakır.” Tam da bu nedenle sözlerimizi dikkatli seçmeli, dürtüsel olmamalı, onları incitmeden, yeterliliklerini ve özgüvenlerini sarsmadan onlara yaklaşmalıyız. Bu esaslar içerisinde belki de en önemlisi sevgiyi geri çekmemek olacaktır.
“Konuşma medeniyetin kendisidir”
Thomas Mann
Evde huzur anne ve babaların yaklaşımı sayesinde olur. Çocuklar dürtüsel davranabilirler, duygularını yoğun yaşayabilirler ve problemlerini çözmekte zorlanabilirler. Ancak bunlar gelişimsel düzeylerini göz önünde tutarsak gayet normaldir. Ebeveynler olarak, duygu yönetimi ve problem çözümü konularında onlara destek olmamız, daha da önemlisi onlara yol göstermemiz gerekir. Bunu yapabilmek için; sevgi ve şefkat dolu bir iletişime ihtiyaç vardır. Bunun için; anlamak, dinlemek, duygularına ayna olmak, saygı ve sevgi ile yanaşmak gerekir.
Çocukların ihtiyacı sevgidir; bunu da ancak zamanımızı onlara vererek sağlayabiliriz. Birlikte olmak, sarılmak, oyun oynamak, sohbet etmek…
Suzi Mizrahi
Kaynaklar:
Ginnott, H. (2008). Anne Baba Çocuk Arasında. Yayinevi:O Kitaplar
Filliozat, I. (2018). Çocuğun Duygusal Dünyası. Pegasus Yayınları
Comments are closed.