Çocuklar ve onlarla beraber ebeveynler ne kadar yoğun bir koşturmacanın içindeler değil mi? Okul öncesi dönemden itibaren yetişilecek programlar, oyun grupları, ilkokula başladıkları andan itibaren ödevler, ders dışı faaliyetler, kulüpler, sportif etkinlikler derken bir bakıyorsunuz çocuğunuz büyüyüvermiş… Belki 10 yaşına geldiğinde pek çok konuda donanımlı bir çocuk sahibi olacaksınız ama içinizde bir yerlerde bir ses: “ Ne çok şey yaptık ama hep programlara, akademik becerilere ve öğretmeye, beynini geliştirmeye odaklandık ” diyorsa bu yazı sizin için yazıldı. Zira çocuğunuzun içinde kalacak “çocuk olma hasreti”; duygularını içinden geldiği şekilde gösterme arzusu yaş ilerledikçe çocuk olduğu zamanlardaki gibi telafi edemeyeceği bir şey olabilir… Çünkü öğretici olmak adına çoğu zaman, pek çok şeyi maalesef pas geçiyoruz… Durup kendimizi ve çocuğumuzu dinlemeyi; bunca yoğunluğun arasında bir o yana bir bu yana savrulan duyguları ve en çok da çocuğumuzla keyiflenmeyi, eğlenmeyi, oynamayı.
Oyun çocuğun ruhsal dünyasına açılan kapı… Evet ama o kapının açılması için çoğu zaman bir eşliğe ihtiyaç duyuyor çocuklar. İç dünyasına davet edebileceği, duygularını cömertçe paylaşabileceği, oynarken öğreneceği değil de eğleneceği bir yetişkinin varlığı çocuk için bulunmaz bir nimet. Fakat özellikle son dönemlerde fark ettiğim şey; ebeveynlerin oyunlarda da oyun oynamaktan çok çocuklarının herhangi bir becerisini geliştirmeye yönelik oyun oynadıkları… Yani yine yönlendirmenin ve öğretme hevesinin tuzağına düştükleri. İşte tam da bu noktada bence oyunun sihirli tarafı gözden kaçıveriyor… Biliyorsunuz ki sihir demek hayal gücü demek, zihnimizi özgür bırakmak demek. Bunun üstüne durup on saniye düşündüğümüzde acaba kaçımız gerçekten çocuklarımızla oyun oynuyoruz?
Hem siz de bazen kurallardan, öğretici olmaktan, size hep olması gerekeni, “doğruları” fısıldayan iç sesinizden sıkılmıyor musunuz? Öyleyse günde/haftada belli bir zamanınızı çocuğunuzla serbestçe oynamaya ayırmaya ne dersiniz?
Serbest oyun nedir ve Neden serbest oyun?
Önce serbest oyunun ne olmadığından başlayalım: Serbest oyun; kuralsızca, sınırsızca çocuğunuzun içinden gelen her şeyi kontrolsüzce yaptığı oyun demek değildir. Serbest oyun güvenlik kuralları çerçevesinde, ebeveyne ve çocuğa uyan bir zaman sınırı içerisinde oyunun akışını çocuğun belirlediği oyundur. Yani serbest oyunda oyunu yöneten çocuğunuz ve onun hayal dünyasıdır. Ebeveynin görevi oyunda kalmak ve çocuğunun yönlendirmesi ile hareket etmek, müdahale etmemektir.
Neden serbest oyun diye soracak olursanız; çocuklar serbest oyunda:
- Kendilerini özgürce ifade edebilirler.
- İçlerinden gelen her türlü duygunun kabul edildiğini hissederler.
- Ebeveynleri tarafından duyguları kabul gördükçe kendilerine olan kabulleri de artar.
- Söze dökmekte güçlük çektikleri şeyleri oyuncaklara, oyuna rahatça aktarırlar. Sembolik olarak ifade bulan duygunun yükü azalır.
- Ebeveyn çocuk ilişkisini güçlendirir çünkü çocuğunuz sizi oyun yoluyla iç dünyasına kabul etmiştir. Oyunun gücü aranızda geçebilecek herhangi bir öğretici konuşmadan daha etkili ve kalıcıdır. Çünkü oyunda bağ vardır, kanlı canlı yaşayan bir ilişki vardır. Duygular apaçık ortadadır… Çocuğunuz yıllar sonra ona düz çizgi çizmeyi nasıl öğrettiğinizi hatırlamayabilir ama bir oyunda onu nasıl güldürdüğünüzü, birlikte nasıl kılıktan kılığa girdiğinizi hatırlar.
Serbest oyun için nelere ihtiyacınız var?
Serbest oyun için en temel gereklilik oyun esnasında hem bedenen hem de ruhen orada olmanız 🙂 Yani oyun esnasında sizin ve çocuğunuzun dikkatinizi dağıtacak herhangi bir şeyi oyun alanına almamanız. (cep telefonu başta olmak üzere:)
İkinci gereklilik çocuklarımızı yetiştirirken ister istemez zihnimizde yer eden bazı kalıplaşmış düşünceleri oyun esnasında aklımızdan uzaklaştırmak. Neler mi bunlar?
- “Oyun oynarken öğretici olmak önemlidir. Çocuğumun yanlış söylediği şeyleri düzeltmeli, uygun olmayan tepkilerini sınırlamalı ve yol gösterici olmalıyım.”
Serbest oyunda amacımız sadece oynamak, öğretici rolümüzü serbest oyun zamanın dışındaki anlara saklayabiliriz.
- “ Ya ben oyun oynayamam ki? O çocuk ben yetişkin; onun hayal gücüne enerjisine yetişmek çok zor”
Düşünmekten hissetmeye geçmeyi denemeye başladığında bizce herkes oyun oynayabilir. Klişe ama gerçek: Bir zamanlar siz de çocuktunuz!
- “Silah, kılıç vb. savaş oyunları çocukları şiddete yönlendirir. Bunlar dışındaki şeylerle oynayabiliriz.”
Silahların oyuncak olması içsel olarak kabul edilmesi kolay bir şey değil… İçimizde bir yer bununla ilgili yanlış bir şey olduğunu söylüyor değil mi? Haksız değiliz. Temennimiz herhangi bir canlıya zarar verme ihtimali olan hiçbir teçhizatın olmaması fakat çocukların yoğun duygularını (öfke, agresyon, hayal kırıklığı vb.) ifade etmesi için bir araç olarak oyunlarımızda silah, kılıç, kalkan vb. nesneleri kullanabiliriz. Buradaki temel kural bu oyunların –mış gibi oynanıyor olması ve kullandığımız nesnelerin birbirimize zarar vermeyecek materyallerden yapılmış olmasıdır (kılıçların yumuşak, silahların sadece ses çıkarıp mekanizmasından bir şey atmıyor olması gibi). Ve tabii ki illa bu saydıklarımızı satın almanız gerekmez; kendi oyun malzemelerinizi yapabilir ya da sanki elinizde bunlardan varmış gibi oynayabilirsiniz.
İlk aşamada anlatılanları dikkate aldıktan sonra serbest oyun oynamaya hazırsınız demektir. Serbest oyun oynamak için mekân kısıtlaması yok! Tek kural rahat hissetmeniz. Evde, parkta, kırda, bahçede her yer oyun için mekânınız olabilir.
Serbest oyun zamanınızda oyuncaklarla oynamak isterseniz, evinizde mevcut olan oyuncaklarınız yeterli olacaktır; çünkü temel motivasyon çocuğunuzun hayal gücünü serbest bırakmasını sağlamak. Eğer oyuncak tavsiyesi isterseniz: Oyun evi, insan ve hayvan figürleri, oyuncak bebekler, emzik, biberon, alış veriş malzemeleri, sebze/meyve oyuncakları, yemek seti, kinetik kum, kil, oyun hamurları, doktor seti, tamir seti, yumuşak kılıç ve kalkan, oyuncak silah (en az iki tane olmalı çünkü karşılıklı oynayacaksınız), top, kostümler ilk etapta çocuğunuzun duygularını sembolize edebilmesi için aklıma ilk gelenler.
Son olarak serbest oyun oynarken nelere dikkat etmeliyiz?
Oyun çocuğun ruhsal, fiziksel ve zihinsel gelişimine doğrudan etki eden bir süreçtir. Bu nedenle çocuğunuzla oyun oynarken, oynayacağınız oyunu seçerken ve özellikle birebir etkileşim gerektiren oyunları oynarken (kurmaca oyunlar, evcilik vb.); kullandığınız dil, beden hareketleriniz kısacası oyunun içinde varoluş şekliniz oyun süreci için çok önemlidir.
Bu bağlamda çocuğunuzla serbest oyun oynarken dikkat etmeniz gereken bazı temel kural ve davranışlar vardır:
1.Oyun oynarken, kurallar ve sınırlar baştan belirlenmelidir. Oyunda geçerli olan temel iki kural vardır:
- “Oyunda konuştuğumuz, oynadığımız her şey sadece sana ve bana özel, üçüncü bir kişi bunu senin iznin olmadan öğrenemez.”
- “Kendine, bana ve oyuncaklara zarar vermediğin sürece, oyunda her şeyi yapman mümkün. Benim sana kızmam, engellemem ya da oyun süresinden önce oyunu durdurmam mümkün değil. Fakat başta söylediğim gibi herhangi bir zarar söz konusu olursa oyunu durdurabilir ya da o oyuncağı senden alabilirim.”
- Oyun çocuğun hayal dünyasının ve bilinçaltının dışa vurumudur. Bu nedenle çocuğun oynadığı serbest oyunda doğru ya da yanlış yoktur. Oyundaki nesneleri, kişileri kendi iç dünyasına göre adlandırma ve yönlendirme, oyunda en sık gözlenen olgudur. Örneğin; çok yaşlı bir karakteri oyunda kendisi yapabilir ya da köpeğe “bu bir aslan” diyebilir.
- Oyuna başlamak, oyun alanını düzenlemek ve oyunun hızını ayarlamak çocuğunuza bağlıdır. Bazen bir oyun sadece alanı düzenlemekle geçebilir. Bunun bir sakıncası yoktur, o sürecin de bizlere anlattığı şeyler vardır.
- Oyun esnasında çocuğunuza müdahale etmemeli, onun size görev vermesini beklemelisiniz. Oyunda ipler çocuğun elinde olmalıdır, yetişkinden ne yapmasını istiyorsa, oyunda yetişkinin rolü onunla sınırlıdır. Yetişkin oyuna kendinden sözel ya da somut malzemeler katmamalıdır.
- Oyun esnasında tüm dikkatiniz çocuğunuzun üzerinde olmalıdır. Yetişkin oyuna kendini kaptırıp çocuğun oyundaki rolünü unutursa oyun amacından sapmış olur 🙂
- Oyun esnasında çocuğunuzun duygusu çok belirginse bunu yorumlamakta sakınca yoktur. Örneğin çocuğunuzun yüz ifadesinden ya da hareketlerinden kızdığını, üzüldüğünü ya da şaşırdığını anlıyorsanız “ Bu seni/aslanı/bebeği kızdırdı” şeklinde yorumda bulunulabilir. Fakat bunun haricinde kalan tüm süreçlere yetişkin kendi düşüncelerine ya da deneyimlerine dayanarak yorum yapmamalıdır. Örneğin; oyunda anne/baba çocuğa kızdığında “bu seni üzmüş olmalı” dediğinizde çocuğunuz size “hayır bu beni üzmedi, kızdırdı” diyebilir ya da tam tersi bir yanıt da alabilirsiniz. Duygular çok net olmadıkça olayları nötr bir şekilde adlandırın. Bu durumda “çocuğun babası çocuğa kızdı” demek yeterlidir.
- Oyuna başlarken oyunun içeriği ya da sizin rolünüz hakkında soru sorabilirsiniz. Eğer cevap almadıysanız bu soruyu en fazla bir kere daha tekrarlayın, cevap alamazsanız üstelemeyin. Gerekli gördüğü zaman çocuk size ne yapacağınızı söyleyecektir.
- Oyunda karakterleri konuştururken konuşmanın gidişatını çocuğunuza sorun, ama bunu da sanki bir oyunmuş gibi fısıldayarak yapın. Sıra sizin karakterinize geldiğinde “Ne desin şimdi, odasına mı gitsin yoksa kalsın mı?” (çocuğunuza sessizce sorun)
- Serbest oyun zamanında, çocuğunuz sizinle bir kutu oyun oynamak istiyorsa, oyunu çocuk seçmelidir. Kutu oyun kurallarına uygun oynanabileceği gibi, çocuğun koyduğu kurallar ile de oynanabilir. Böylesi bir durumda çocuğunuza itiraz etmemeli, uyum sağlamalısınız.
- Kutu oyun oynarken çocuğunuz hata yapabilir, hile yapabilir; bunları serbest oyun zamanı dışında oynanılan oyunlar gibi düşünmemeli ve müdahale etmemelisiniz.
Not: Serbest oyun zamanında kutu oyunlar kurallara uymadan oynanabilir fakat serbest oyun zamanı bittiğinde kurallara uymalısınız.
Oyuncu yanınızın hep canlı kalması ve çocuğunuza görünür olması dileğiyle…
Ceren Şad Polat
Comments are closed.