Ters Yüz filmi ilk gösterime girdiğinde 5 yaşındaki kızımla birlikte izlemiştik. Ben çok merak ediyordum doğrusu ve sonuna kadar da keyifle izledim ama kızım için acaba biraz fazla ağır kalır gibi bir endişem vardı. Endişe olmak ile kaldı çünkü filmi o da keyifle ve ilgiliyle izledi. Sevdiğimiz bir film olarak anılarımızda yer etti. Taa ki geçen güne kadar filmi tekrar izlemiş. Ben işten geldiğimde heyecanla film hakkında konuşmaya başladı. Neredeyse bir yıl geçmiş aradan ve doğal olarak yeni bir gözle ve farkındalıkla izlemiş olduğunu anladım.
Bu filmi bu kadar özel yapan nedir peki? Eğlenceli bir animasyon olmanın ötesinde duygularımızın hayatımızı, davranışlarımızı nasıl etkilediğini, tüm duyguların ayrı ayrı önemli olduğunu (iyi ve kötü duyguların olmadığını), beynimizde işlerin nasıl yürüdüğünü anlatan sosyal duygusal öğrenme teorisini temel almış bir film. Benim için beyin ve nöroloji hep zor anlaşılan bir konu olmuştur. Ama bu filmde duygular, davranışlar ve düşünceler arasındaki ilişki o kadar basit ve açık bir şekilde anlatılıyor ki en sonunda taşlar biraz yerine oturdu.
Bizler duygular ile düşünceleri birbirinden ayırmaya çalışan bir jenerasyon olarak büyüdük. Mantıklı olmak iyi – duygusal olmak zayıflık, düşünceleri ifade etmek önemli – duygularını anlatmak saçma bir romantizm , mantıklı kararlar vermek önemli -duygulara göre hareket etmek çok da iyi bir fikir değil… Bunun gibi bir çok yargı var aklımızda çok da farkında olmasak da.
Oysa son yıllarda Duygusal Zeka kavramı öne çıkmaya hatta öne çıkmanın da ötesinde iş dünyasında aranılan önemli bir özellik olmaya başladı. Beyin üzerinde yapılan araştırmalar, duyguların düşünceler üzerindeki etkilerini giderek daha da göz önüne çıkardı. Artık hepimiz biliyoruz ki yoğun stres altında beynin sağlıklı ve mantıklı düşünceler üretmesi mümkün değil.
Duygularımız algılarımızı ve dikkatimizi şekillendirir. Hal böyle olunca artık duygular üzerine konuşmak, kafa yormak,duyguları anlamaya çalışmak da giderek daha önemli oluyor. Yani aslında artık biliyoruz ki duygular da düşünceler de beynimizin işi.
Duygularının farkında olmayan, duygularını düzenlemekte zorlanan bir bireyin dikkatini öğrenmeye, iletişim kurmaya verebilmesi pek de mümkün değil. İşte bu yüzden çocukların duygularını tanımayı öğrenmesi , duygularını isimlendirmesi oldukça önemli. Adlandırabildiğimiz ile baş edebiliriz çünkü.
Not: Ters Yüz’ü (Inside Out) izlemediyseniz mutlaka izleyin ve çocuklarınıza, öğrecilerinize de izlettirin.
Apr
12
Comments are closed.