Çoğu anne baba, çocuklarının gösterdiği uygun olmayan/olumsuz davranış karşısında doğal bir tepki verir. Bu tepki çoğunlukla (olumsuz davranışın ciddiyetine ve şiddetine göre değişmekle birlikte) bağırmak, azarlamak, gözdağı vermek, odasına göndermek, küsmek vb. davranışlardan biri olabilir. Anne-babanın amacı tabi ki çocuğuna zarar vermek, onun (duygusal ve ruhsal olarak) canını acıtmak, sıkıntı yaşamasına neden olmak değildir. Anne-baba olarak çocuklarımıza doğru ile yanlışı, uygun olmayan davranışın olumsuzu sonuçları olabileceğini öğretmeye çalışırız. Disiplin sağlamak, çoğunlukla, bize doğru gelen (çocukken bize uygulanılan disiplin yöntemleri ya da okuduklarımızla şekillenen, öğrendiğimiz, bize önerilen) davranışları uygulamaktır.
Bu yazıda değinmek istediğimiz nokta ise “çocuklarımıza doğru ile yanlışı ayırt etmeyi öğretmek ile cezadan kaçınmak için doğru olanı yapmak” arasındaki fark. Çocuklarımızın, bizlerin kontrolü ya da bir başka otoritenin varlığı, “korkusu”, olmaksızın doğru kararlar veren bireyler olmalarını istiyoruz ama kullandığımız yöntemler, verdiğimiz tepkiler bunun tam tersinin ortaya çıkmasına neden oluyor olabilir mi?
Bizler olumsuz davranışları karşısında gerek onları korkutarak, gerek ise cezalandırarak aslında çocuklarımıza doğru davranışları değil olumsuz sonuçlardan kaçınacak şekilde davranmayı öğretmiş oluyoruz. Yani çocuklarımız, “iyi” ya da “doğru” olan üzerine düşünmekten uzaklaşıp kendi başlarına ne geleceğiyle ilgileniyorlar. Bunun en büyük risklerinden biri, onları denetleyecek bir otorite olmadığında yanlış olana çok kolay meyledebilme ihtimalleri. İkinci problem ise, can sıkıcı sonuçlardan kaçınmak için olumsuz davranışlarını daha iyi kamufle etmeyi öğrenecek olmaları.
Çocukların seçim yapmalarına izin vermek;
Her çocuğun doğumdan itibaren iyi olma, iyilik yapma potansiyeline inanmamız gerekir. Çocuklar kötücül varlıklar değildirler. Hatta yapılan bir araştırma 14 aylık bebeklerin bile ihtiyacı olana yardım etme motivasyonuna sahip olduğunu göstermiştir. Şefkat gösterme ve yardım etmek pek çok çocuğun doğal olarak yaptığı davranışlardır.
Doğuştan gelen bu iyilik halini köreltmenin en etkili yollarından biri, çocukları iyilik yapmaya zorlamaktır. Kendi özgür iradelerine bırakıldığında çocukların iyilik yapma davranışını daha çok sergiledikleri belirtilmektedir.
Şefkat gösterme ve yardım etme davranışları yetişkinler tarafından ödüllendirildiğinde “iyilik yapmak” değil “ödül kazanmak” çocuğun odak noktası haline gelmektedir. Bu da olumlu davranışın güçlenmesine engel olacaktır.
Duyguları kontrol etmeyi öğretmek;
Çocukların doğal olarak/doğuştan “iyi” olduklarını ifade ettiğimizde bazılarınız buna katılmamış olabilir. Özellikle de bir gün önce yaşadığınız bir kriz aklına gelmiş ise. Çocukların iyi olma halleri her zaman en iyi şekilde davranacakları anlamına gelmiyor. Bunun en önemli nedeni ise çocukların da güçlü duygulara sahip olması. Nasıl biz yetişkinler baskı altındayken, çok kızgın iken ya da stresliyken en doğru şekilde davranamıyor, doğru kararlar veremiyorsak aynı durum çocuklar için çok daha geçerli.
İnsan olmanın en büyük zorluklarından biri duygularımızı anlamak, kontrol etmek ve davranışlarımızı şekillendirecek şekilde iç dünyamızın farkında olmak. Güçlü duygular söz konusu olduğunda yıkıcı davranışlardan uzak durabilmek, gerçekten büyük bir bilişsel ve ruhsal bir çaba gerektiriyor.
Çocuklarımızın sadece bizlerden ya da bir başka otoriteden çekindiği için doğru şekilde davranmasını istemiyorsak çocuklarımızla konuşmalıyız. Sadece davranışın sonucunda ceza vererek ya da kızarak doğru şekilde davranmayı öğrenmelerini bekleyemeyiz. Hatta bu şekilde tek öğrenecekleri bizleri kızdıracak şeyleri bizden daha iyi saklayarak yapmak olacaktır.
Gerek toplumsal olaylar gerek ise onların hayatındaki olaylar üzerine konuşmak; “ne doğru, neden doğru, bir davranışın başkaları üzerinde nasıl etkileri olabilir” sorularını sormalarına yardımcı olarak onların bakış açılarını zenginleştirmek, yapabileceğimiz en önemli yatırımlardan biri.
Olumsuz davranışları karşısında sadece kızmak ya da ceza vermek yerine “bir sonraki sefere başka ne yapabilirdin” sorusu üzerine düşünmelerini sağlayın. Kriz anları, sakinleştikten sonra önemli öğrenme fırsatları olarak kullanılabilir.
Ve tabi ki ebeveyn olmanın en zorlu tarafı: Model Olmak
Biz ne dersek diyelim çocuklarımız bizi izler ve bizim davranışlarımızı kopyalarlar. O nedenle söylediklerimiz ile yaptıklarımız arasında fark olduğunda bunun iki olası sonucu olacaktır. Birincisi; söylediklerimiz değil yaptıklarımızı kendilerine örnek alacak olmaları. İkincisi; ebeveyn olarak bize güvenlerinin sarsılması (söylediğimizi tutarlı bir şekilde biz uygulayamıyorsak bize güvenmelerini nasıl bekleriz ki).
Her ailenin farklı değerleri olabilir ama aileler vicdanı olan, doğru ile yanlışı birbirinden ayırt edebilen bireyler yetiştirebilirse o zaman dünya yaşamak için daha iyi bir yer olacaktır.
Kaynak:
How To Raise A Good Person – Instead Of One Who Is Just Afraid Of Being Bad
Comments are closed.