Son yıllarda çocukları “birey olarak görmeleri” konusunda uzmanların verdikleri öneriler neticesinde ebeveynler de çocuklarını birey olarak görmeyi başarabildiler. Ancak çok sevdiğim bir dostum/meslektaşımın dediği gibi ebeveynler çocuklarını “birey” olarak görürken onları bir yandan da “yetişkinliğe” yaklaştırdılar (Sağol sevgili Seyhan!). Halbuki çocuklar çocuktur ve çocukluğun hakkını vererek yaşamalıdırlar. Biz de 5 maddede hatırlamak/hatırlatmak istedik sizlere çocuklar hakkında zaman zaman unutulan gerçekleri:
1.”Çocuk dediğin “an”dadır”. O, servis gecikiyormuş, ödevler beklerken, oyun oynamak istiyormuş, düşünmez. Bizlerin büyüdükçe unuttuklarını onlar çok iyi başarırlar. Bizim “hadi hadi”lerimiz ise sadece bizi gerer.
2.”Çocuk dediğin sorumlulukları yaşlarına göre taşıyabilir”. Erken büyütüyoruz çocuklarımızı. Onları yetişkin hayatının gailesine erken çekiyoruz. Halbuki, onlardan yaşlarına göre beklentiler geliştirmeliyiz. Aksi halde hem biz hem onlar ilişkimizi gerçekleşmesi imkansız beklenti yumağı içinde buluruz.
3.”Çocuk dediğin duyguları yoğun yaşar”. Çocukların soyut düşünme becerileri ve muhakemeleri tam anlamyla gelişene kadar duyguları mantıklarına oranla daha ön plandadır. Bu yüzden gün içinde farklı birçok duyguyu yaşayabilirler. Bize küçük ve anlamsız gelen durumlar onlar için kriz yaratabilir. Onlardan “mantıklı” davranmalarını beklemek yerine “çocukça” bulduğumuz davranışlarını kucaklamalıyız.
4.”Çocuk dediğin hareketlidir”. Çocuklar eğer fiziksel bir güçlükleri yoksa, hasta veya halsiz değillerse hareketlilerdir. Onların sus-pus oturmalarını, hareketsiz beklemelerini, yetişkinlerin uzun sofra sohbetlerine sebat etmelerini beklemek doğru değildir. Onların hareket etmelerine izin vermek, ev ve okul dışında hareketliliklerini yaşayabileceklerini fırsatlar yaratmak önemlidir.
5.”Çocuk dediğin yönerge alan ve uygulayan bir makine değildir”. Çocuklar bizim her yönergemizi, her isteğimizi anında karşılamak durumunda olan, “sözümüzü dinlemeye programlı” makineler değillerdir. Onların da iyi zamanları, eşref saatleri, kırgınlıkları, yorgunlukları olabilir. Derdimiz kendimizi onlara dinletmek değil, onları anlamaya çaba göstermek olmalıdır.
Comments are closed.