“Anne babası kendi ebeveyn koşullanmasından özgür olma ve mahremiyet bekleme gibi haklara sahipken, bir çocuğun da bunlara hakkı yok mudur?” Osho
Yukarıdaki alıntı Osho’nun “Çocuk” kitabından ve aslında bu konu ebeveynlerin bugün yüzleştiği en önemli meselelerden biri. Çocuklarımızı ruhsal açıdan daha sağlıklı, eğitimsel olarak daha donanımlı, sosyal becerileri daha gelişmiş olsun diye anne-babanın güdümünde yaşamaya mı zorluyoruz? Ve yeniçağın ebeveynleri “ebeveynlik” ya da başka bir tabirle “anne-babalık” içgüdülerinden, sağduyularından epeyce uzaklaşıp kitaplara ve uzmanlara bağımlı hale mi geliyorlar? Yani özetle hata yapmamak adına “koşullanma/koşullandırma” hali evimizin salonunda en büyük yere mi sahip?
Nedir bu koşullanma ve koşullandırma? Aslında yeni akımlara bakılınca ebeveynin koşullanması çocuk anne rahmine düşmeden önce başlıyor. Gebe kalmadan önce yapılma(ma)sı gerekenler, gebelik süresince dikkat edilecekler, gidilecek kurslar, yenecek yiyecekler, kaç saat yürüyeceğinizden kaç saat uyuyacağınıza kadar her şey planlı. Çocuk doğduktan sonra da pek çok şey saate, kitaba, doktora, ruh sağlığı uzmanlarına, kitaplara bağlı. Okul süreci başlayınca zaten plansız olmak mümkün değil ödevler, okul dışı etkinlikler, doğum günü kutlamaları, yatma/kalkma/yeme/oyun saati vs… Bunca planlı etkinliğin içinde gözden plansızca ve sessizce kaçan şey ise içgörümüzün, kendimizin ve çocuğun iç ritminin ve sadece anne-baba hassasiyetiyle çocuğun ne istediğini, hissettiğini anlayabilen sağduyumuzun sesi oluyor.
Örneğin bir çocuğu saat ile yedirmek çocuğun hızını/ihtiyacını takip etmekten ziyade bir planı ya da bir programı takip etmektir. Ya da çocuğunuz kitaplarda belirtilen yaşta bezinden ayrılmadıysa, meme emiyorsa vb. bunun için çok fazla kaygılanmak ve hemen uzman yardımına başvurmak çocuğun ihtiyacından ziyade “olması gereken”e odaklanmaktır. Oysaki her çocuk kendi içinde biriciktir, tektir dolayısıyla çocuğun kendi iç ritmi vardır. Kendi anne-babalık içgüdümüzden çok kitaplara, rutinlere, maddelerden oluşan listelere bağlı kalmak çocukla ebeveyn arasındaki bağın derinliğini başka bir deyişle ebeveynlik içgörümüzün sesini zayıflatır. Sonrasındaki tablo ise çocuğun her alanda bir uzman tarafından (özel öğretmen, eğitim koçu, ruh sağlığı uzmanı, hobilerine yönelik eğitmenler vb.) desteklendiği, anne-babanın ise tüm bu yaşam döngüsü içinde anne-baba olmaktan ziayde koordinasyondan sorumlu kişi olduğu bir senaryonun baş göstermesi hali oluyor.
Tabi bu tabloda bir müddet sonra çocuk ve ebeveyn koşturmacadan hem madden hem manen yorulmaya başlıyor. Birlikte geçirilen zamanların kaliteli olması adına doğallıktan uzaklaşabiliyoruz. Çocuklarla rahatça geçirilebilecek vakitler okul dışı etkinliklerle dolduğunda anne-babanın kendi içinde yaşadığı suçluluk, çocuğun ise isyan duygusu farklı semptomlarla kendini göstermeye başlıyor.
Peki, hayatı bu kadar yoğun, bu kadar kitaba bağlı, bu kadar uzman destekli yaşamak şart mı? Ya da yok mudur bunun bir ortası?
Uzman görüşüyle iç sesin el birliğiyle oluşturduğu bazı öneriler şöyle:
-Kitaplardan, uzman görüşlerden illa uzak kalmak gerekmez; buradaki püf nokta acil olanla olmayanı ayırt edebilmek. Kriz anlarında sakinliği muhafaza etmeye çalışıp, önce anne-baba olarak ne yapabileceğinize odaklanın. Bir yöntemde uzlaşıp bir müddet sabırla onu deneyin. Sakin kalabilmek ve çocuğun yoğun duygusunun karşısında yıkılmamak birinci prensip.
-Çocuğunuzu en iyi siz tanıyabilirsiniz ve her aileye, her çocuğa uyan tek bir yöntem yoktur. Bu noktada duyduğunuz, okuduğunuz yöntemleri direkt olarak alıp uygulamak yerine; bu bilgilerden beslenip kendinize, ailenize ve çocuğunuza uygun bir model oluşturabilirsiniz. Şöyle düşünün öneriler bir yemek tarifi ve yemeğin içine koyup çıkarabileceğiniz bazı malzemeleri siz seçebilirsiniz ama ana malzemeler zaten bellidir;)
-Hayatınıza giren uzmanlar, okuduğunuz kitaplar sizi yönlendirmek, gözden kaçan noktaları fark etmeniz için varlar. Direksiyonda ise her daim siz varsınız. Almanız gerekeni alıp, beceriyi sizin kazanmanız önemli.
-Çocukların en çok ihtiyacı olan şeyler iyi bakım, beslenme, sevgi, şefkat ve duygularının anlaşılmasıdır. Bunlara özen gösterdiğiniz sürece iç sesinizi daha çok duyarsınız ve hata yapsanız bile telafisi daha kolay olur.
– Diğer bir adım ise mükemmeliyetçilikten uzaklaşmak olabilir. Çünkü “tam” ve “eksiksiz” sürdürülmeye çalışan bir hayatı sadeleştirmek ve böylesi bir hayatta içeriden gelen anne-baba iç sesinizi duymak daha zordur. Aklınızdaki planları, “olmazsa olmaz” ları, “an”lara sıkıştırdığınız telefon görüşmelerini sadeleştirmek sizi tüy gibi yapmasa da şu anki halinizden daha sade ve daha rahat kılacaktır.
-Hem çocuğunuza hem kendinize mutlaka alan açın. Hata yapmanın öğreticiliğinden faydalanın ve hatalardan öğrenmenin, daha sonra birlikte yeni çözüm adımları üretmenin keyfini yaşayın.
-Son olarak nesiller arası bilgi aktarımı oldukça kıymetlidir. Modern çağ bizleri kendi anne-babalarımızın yöntemlerinden uzaklaşmaya itse de zaman zaman onların önerilerini dinlemek ve yine kendi sisteminiz için uygun olanları seçmek hem destekleyici hem de birinci elden öneriler olduğu için güvenilir olabilir.
Comments are closed.