Ne olduğunu tam anlatamasak da yan yana geldiklerinde bir gariplik olduğunu hissettiğimiz iki kelime; “Çocuk” ve “Başarı”. Belki çocukluk, özünde “başarma” kaygılarından uzak olunması beklenen ama bir yandan da bir çok konuda –hele günümüzde- “başarmak” için büyük çabalar sarf edilen bir dönem. Okullara giriş sınavları, mülakatlar, seviye belirleme testleri, yazılılar, sözlüler, performans ödevleri.. Alınan notlar, sayılar, listenin neresinde olduğumuz, onur veya takdir belgeleri.. Peki başarı gerçekten bunların bir tanesi ya da toplamı mı? Hiç takdir belgesi almayan bir çocuk başarısız sayılır mı? Ya da hep yüksek notlar alan bir çocuk büyüdüğünde de çok başarılı olacak mıdır?
Bu noktadan yola çıkarak başarıyı etkileyen etkenleri merak ettik.
İyimser bakış açısı
Martin Seligman’ın literatüre kazandırdığı bir kavram olan “öğrenilmiş çaresizliğin” karşısında duran bir kavram, “iyimserlik”. İyimserliğin öğrenilen ve/veya bireyin kendi seçtikleri ile pekişen bir kavram olduğuna inanan Seligman bunun çocuklar için de geçerli olduğuna inanıyor. Önüne çıkan engel her ne ise, o engeli aşabileceğine, her zorluğun alternatif bir çözüm/aşma yolu olduğuna inanmanın bir adım ötesinden bahsediyor Seligman. En önemlisinin, sonuç ne olursa olsun çocuğun efor sarf etmesinin “kıymetli” ve “sonuca etkili” olduğuna inanmasının önemini vurguluyor. İyimserliği bu şekilde tanımlayınca; çocuğun kendi eforunu değerli bulması da daha anlamlı oluyor. Çünkü çocuk kendi varlığını ve koyduğu eforu kendisi değerli bulursa başarma hissi de o kadar gerçekçi oluyor.
Peki iyimserlik öğretilebilir mi? Belki ders olarak değil ama evde aile bireyleri ile beraberken ve sınıfta/okulun ikliminde var olan bir iyimserlik çocukların da yaşamlarına olumlu katkıda bulunabilir.
Esneklik
Çoğu araştırmada karşımıza çıkan esneklik faktörünü uyum ve adaptasyon kelimeleri ile yan yana anmak daha uygun olabilir. Hayatın çeşitli aşamaları (farklı yaş ve gelişim dönemlerine göre) sürekli bir değişime sahnedir. Bazı dönemlerde bazı beceriler daha hızlı kazanılır veya değişir. Bu dönemlerden kazanımlarla geçebilmek için ise esneyebilme becerisi esastır. Esneyebilmek, çocuklar için yetişkinlere göre daha kolaydır. Önyargılar, geçmiş yaşam tecrübeleri, zihinsel şemalar henüz tam oturmadığı için çocuklar da durumlar karşısında bize göre daha esnek davranabilirler. Bir çocuk hem akademik beceriler hem de sosyal beceriler alanında “duruma göre esneyebilen/alternatif yol bulabilen/ çabuk ve rahat uyum sağlayan” bir yapıya sahipse, veya bu ebeveynler ve eğitimciler tarafından desteklenmiş bir alan ise çocuğun gerçek hayatta başarıyı yakalaması da daha zahmetsiz olabilir.
Oto-kontrol / haz erteleme
Çocukların küçük yaşlardayken doğal olarak zorlandıkları ancak büyüdükçe geliştirmelerini beklediğimiz iki yeti; oto-kontrol ve hazzı erteleyebilmedir. İkisi de çocuğun kendisini yatıştırmasını, zor/alışılmadık/olumsuz durum geçene kadar “idare edebilmesini”, böylelikle de ihtiyaçlarını geciktirerek oto-kontrol (öz-denetim) mekanizmasının sağlıklı çalışmasını sağlar. Bu, en basitinden ders bitene kadar tuvalet ihtiyacını tutmak veya en uygun zamanda öğretmeninden izin almak, akşam sevdiği etkinlikten önce ödevini bitirme çabasını göstermek olabilir. Hazzı erteleyebilen ve öz denetimi -çoğunlukla- , yaşına uygun sürelerde ve şekilde yapabilen çocukların başarılarının ve kendi başarı algılarının da güçlü olduğu söylenebilir.
Merak/öğrenme hevesi
Motivasyon olmadan öğrenmenin gerçekleşmesi çok zordur. Çocuklarda öğrenmeye ve keşfetmeye karşı doğuştan gelen bir istek vardır. Ne var ki bu içsel merakın devam etmesi için destek olmak gerekir. Sadece sonuca odaklanmak öğrenme hevesini ve merakını olumsuz olarak etkiler. Çocuklar doğal olarak araştırmacıdırlar, denerler, soru sorarlar…Güvenli sınırlar içerisinde çevrelerini keşfetmelerine fırsat vermek, farklı deneyimler sunmak, sorularını ciddiye almak, bazen sorularına doğrudan cevap vermeden önce kendilerinin düşünmesi için onları yönlendirmek, tek bir doğruya ya da sadece doğru ve yanlışa odaklanmamak (siyah ve beyaz kadar grinin tonları olduğunu da gösterebilmek) çocukların doğuştan getirdikleri öğrenme hevesinin devam etmesine yardımcı olabilir.
Comments are closed.