Duygular günlük hayatın ve işleyişin bir parçası. Onlarsız yaşamak mümkün değil. (Kusche, C. A., Greenberg, M., 2006). Duygular günlük hayatın bir parçası olmakla beraber akademik başarıda da kilit bir öneme sahip.
İnsan beyninde doğumdan itibaren nöronlar vardır; ancak ilk 2 yılda nöronlar arasındaki bağlantılar oluşmakta kullanılmayanlar ise sönümleşmektedir. Nöronlar arasındaki bu bağlantıların oluşumu daha yavaş da olsa yetişkinliğe kadar devam etmektedir.
Nöral gelişim açısından, genlerin önemi büyük. Ancak yapılan araştırmalar beyindeki organizasyon ve yapısallaşmanın çevresel etkenlerden de etkilendiğini göstermektedir (Kusche, C. A., Greenberg, M., 2006). Yani hem biyolojik faktörler hem de çevresel dış faktörler beyin gelişimine bir arada etki etmekte. Beynin özellikleri ile ilgili araştırmalar bize beynin plastisitesinin özellikle yaşamın ilk yıllarında oldukça yüksek olduğunu göstermektedir. Yaş büyüdükçe beynin bu özelliği azalmakta ancak hiçbir zaman tam olarak bitmemektedir. Beynin plastisitesinin yüksek olması bize tecrübeler karşısında değişmek üzere tasarlandığını göstermektedir (Davidson, R., 2007 CASEL toplantısı).
Beyindeki farklı alanların Sosyal ve Duygusal Gelişim için farklı rolleri vardır. Bu bölümlerden iki tanesi amigdala ve frontal lobdur.
- Amigdala, duyulardan elde edilen bilgileri kullanarak duygusal bazı anılara sahip olmamızı sağlar. Özellikle erken çocukluk döneminden anıları hatırlamamakla beraber duygular bilinçaltında saklanmaktadır. O dönemdeki dil gelişiminin daha tamamlanmamış olması bu durumun bir nedeni olarak düşünülmektedir.
- Frontal lob ise beyinde gelişimi en uzun süren bölümlerden biridir. Planlama ve organizasyon, dürtü kontrolü, ihtiyaç erteleme, dikkat, konsantrasyon, ahlaki bilinç, benlik algısı, empati, muhakeme gibi yürütücü işlevlerden sorumlu bölümdür. Dikkat ve konsantrasyon, yani çevredeki gerekli bilgileri alıp gereksizlerden ayırmak, akademik başarıya direk etkisi olan bir alan.
Bu alan çocuğun duygusal durumundan çok etkilenir. Üzgün, kızgın, stresli, hayal kırıklığına uğramış gibi farklı duygusal durumlarda olan çocukların derslerine konstantre olması ve dikkatini vermesi zordur. Bu nedenle öğretmenin, çocuğun dikkatinin dağınık olduğu anları fark edip, çocuğun duygu durumunu takip etmesi önemlidir. Yoğun ve olumsuz duygular ile baş etmek çocukların zorlandığı bir alandır. Bu nedenle, duygusal olarak zorlanan bir çocuğa destek olmak ve duygusu ile baş etmesini sağlamak önemlidir. Rahatlayan çocuk okuldaki akademik işlere de daha rahat yoğunlaşabilir.
Eğer öğretmen bu olumsuz duyguları fark etmeyip, çocuğun biraz daha fazla çabalamasına yönelik bir eleştiri yaparsa, bu çocuğun kendisine olan güvenini azaltan bir etken olabilmektedir (Kusche, C. A., Greenberg, M., 2006).
Beyin ve Sosyal Duygusal Gelişim üzerine yapılan araştırmalar davranışçı yöntemlerin beynin yapısını değiştirebildiğini göstermektedir. Yani “öğrendiğimiz” her şeyin beyne biyolojik bir etkisi var. Ergenlerle yapılan ve MR görüntülemesiyle beynin incelendiği araştırmalar, Sosyal Duygusal Öğrenmeye yönelik eğitimlerin özellikle amigdalayı ve frontal lobu yapısal olarak değiştirdiğini göstermektedir (Davidson, R., 2007 CASEL toplantısı).
Beyindeki bu değişikliklerin vücut için dolaylı bir etkisi de, bu bölümlerin kortisol hormonuna olan etkisidir. Stres için oldukça önemli hormonlardan biri kortisol hormonudur. Beyin örüntüsüne dayanarak belirlenen (amigdala ve frontal lob) iyi duygusal düzenleyiciliğe sahip bireylerin daha uyumlu bir kortisol grafiği sergilediği görülmüş.
Buradan da anlıyoruz ki duygusal düzenleme stratejileri sadece beynimiz için değil vücut sağlığımız için de oldukça önemli bir role sahiptir (Davidson, R., 2007 CASEL toplantısı).
Kaynaklar:
Davidson, R., 2007. The Heart-Brain Connection: The Neuroscience of Social, Emotional, and Academic Learning. CASEL toplantısı
The Emotional Intelligence and Academic Achievement, syf. (15-34). California.: Corwin Press (2006).
Comments are closed.