Sosyal Duygusal Öğrenme (SDÖ) hem eğitim hem de psikoloji camiasının oldukça gündeminde olan bir başlık. Bizler de bu konuya gönül vermiş kişiler olarak elimizden geldiğince sizlere bilgilendirmeler yapmaya çalışıyoruz. Lakin deneyimlerimiz gösteriyor ki SDÖ üzerine hala tam açıklığa kavuşmamış bazı konular var. Buna Sosyal Duygusal Öğrenme’nin tanımından hedef kitlesine kadar dahil olan pek çok başlık var. Bu nedenle bu yazıda beraberce Sosyal Duygusal Öğrenme “nedir ve ne değildir”e bakalım istedik.
1) ”Sosyal duygusal öğrenme ile sosyal duygusal gelişim aynı kavramlardır.” İki kavram da aynı alanlara odaklanır, zaman zaman birbirinin yerine kullanılabilir. Bu alanlar duygularımızı tanıma ve yönetme, diğer insanlar için ilgi ve alaka geliştirme, olumlu ilişkiler kurabilme, sorumluluğunu alabildiğimiz kararlar verebilme ve zorlayıcı durumlarla yapıcı ve etik biçimde baş edebilmeyi içerir.
2) ”Sosyal duygusal öğrenme kavramının hedef kitlesi çocuklardır.” Sosyal duygusal öğrenmenin kapsadığı beceriler küçük yaşlardan itibaren çocuklara öğretilirse ileriki yaşlar da çocukların sosyal ve duygusal anlamda yaşayabileceği problemleri önleyici nitelik taşır. Fakat sosyal duygusal öğrenme kavramı erken çocukluktan yetişkinliğe kadar uzanan bir yaşam boyu öğrenme sürecidir. Aslında sosyal duygusal gelişim ve öğrenme hepimizin hayatının vazgeçilmez bir öğesidir; çünkü iletişim içinde olduğumuz her an “sosyal duygusal öğrenme” de işin içindedir.
3)”Sosyal duygusal öğrenme becerileri akademik olarak başarılı olan çocuklar için gerekli değildir.” Derslerinde başarılı olan çocukların da sosyal duygusal becerilere ihtiyacı vardır. Öğrencilerin sosyal-duygusal becerilerinin gelişmesi akademik başarılarını arttırır. Örneğin, farkındalıkları yüksek ve kendine güvenen öğrenciler çalışmak için daha fazla çaba gösterir; kendilerini motive edebilen, amaçlar koyabilen, stres ile başa çıkabilen öğrencilerin performansları daha yüksektir (Zins, Weissberg, Wang, ve Walberg, yayınlanma aşamasında, atıfta bulunulan Greenberg, 2003). Akademik öğrenme ve sosyal-duygusal öğrenme birlikte, eğitim ve öğretimin bir parçası olursa, öğrenciler öğrendiklerini daha uzun süre hatırlar ve daha iyi kullanırlar. Eğitim süreçlerine, hem kendilerine hem başkalarına saygı duyma, ilgi ve özen gösterme becerilerini eklerler. Böylece öğrenme hem akıllarına hem de yüreklerine değen, onlara ilham veren bir durum haline gelir. Bu nedenle dünyanın her yerinde akademik ve sosyal-duygusal öğrenme birbiriyle bağlantılıdır. Okullar iyi hazırlanmış SDÖ programlarını etkili biçimde uyguladıklarında, öğrencilerin akademik başarısı artar, problemli davranış oranları azalır ve öğrencinin çevresiyle kurduğu ilişkiler gelişir (Elias, 2003, IAE Booklet).
4) “Sosyal duygusal öğrenme becerilerinin gelişimi sadece okulda/evde/sosyal yaşantısında problem yaşayan bireyler içindir.” Sosyal duygusal öğrenme becerilerinin gelişiminden bu alanda problem yaşayan bireyler daha çok faydalanır gibi görünse de SDÖ’nün önleyici ve yaşam kalitesini yükseltici yanı göz ardı edilmemelidir. Zira beceri gelişiminin temel amacı çoğu alanda olduğu gibi Sosyal Duygusal Öğrenme alanında da önleyici olmaktan geçer. Bu nedenle Sosyal Duygusal Öğrenme’nin hedef kitlesi ayrım gözetmeksizin tüm bireylerdir.
5) “Çocuklarda Sosyal Duygusal Öğrenme becerilerinin gelişimi üzerine eğitimler okullar/eğitim kurumları/kurslar tarafından verilmektedir. Dolayısıyla bu alanda ailenin rolü daha azdır.” Okul, aile, çocuk ve öğretmeni kare bir masanın ayakları olarak düşünürsek birinden birinin olmaması o masanın ayakta duramayacağı anlamına gelir yani diğer bir deyişle sistemin hata vereceğinin. Dolayısıyla okulda kazanılan her türlü sosyal becerinin uygulanması konusunda ailelerin de sürecin içinde olması şarttır. Okul ve aile bu konuda ortak dili ne kadar fazla kullanırsa çocuğun okulda öğrendiklerini günlük hayatına aktarımı o kadar kolaylaşacak ve aynı zamanda “bilgi” “deneyim”le daha etkili şekilde buluşacaktır.
6) “Sosyal Duygusal Öğrenme becerileri gelişmiş olan bireyler/çocuklar hiç
sorun yaşamazlar.”
Sosyal Duygusal Öğrenme becerileri gelişmiş olan bireyler de günlük hayatlarında sorunlarla karşılaşırlar. Fakat bu sorunları daha etkili ve sosyal açıdan uygun yollarla çözebilirler.
7) “Sosyal Duygusal Becerileri gelişmiş olan kişiler problem yaratan durumlarda kendilerinden fazlaca ödün verirler, başkaları tarafından ezilirler ve duygusal açıdan yıpranırlar.” Sosyal Duygusal Öğrenme becerileri gelişmiş olan bireyler empati kurarlar, problemlere adil ve barışçıl çözümler getirebilirler, öfkelerini ve yoğun duygularını daha rahat kontrol edebilirler ve ifade edebilirler. Ve bu beceriler günümüz dünyasında en çok ihtiyacımız olan becerilerdir. Bu becerilere sahip olmak ve karşımızdakini de bu bağlamda anlayabilmek ezilmekten ziyade bizi güçlü, farkında ve farklı kılar, ilişkilerimizi geliştirir ve iç huzurumuza katkıda bulunur.
Comments are closed.